6 Mart 2010 Cumartesi

RAVEL BOLERO



Aynı nota ile muhteşem bir çok seslilik... Farklı seslerle, farklı çalgılarla ortaya çıkan muhteşem eserlerden biri... Hayatın kendisi... Hayatın rengi de öyle değil mi? Farkedip, görüp, yaşayabilene.. Coşkuyu hissedip, hissettirene... Tekdüzeliği dilersek, nasıl çeşitliliğe dönüştürülebileceğimizin bir kanıtı..

RAVEL'IN BOLEROSU.. HAYATIN KENDISI

Aynı nota ile muhteşem bir çok seslilik... Farklı seslerle, farklı çalgılarla ortaya çıkan muhteşem eserlerden biri... Hayatın kendisi... Hayatın rengi de öyle değil mi? Farkedip, görüp, yaşayabilene.. Coşkuyu hissedip, hissettirene... Tekdüzeliği dilersek, nasıl çeşitliliğe dönüştürülebileceğimizin bir kanıtı..
Ravel'in Bolerosu pek çok film müziğinin teması, pek çok dansın ritmi olmuştur bugüne kadar. İlham kaynağı olmuştur nice eserlere, nice yaşamlara.

Bolero genellikle sanıldığı gibi bir konser parçası değil, bale müziğidir. Bir İspanyol içki evinde ortada yer alan büyük masa üzerindeki kız, çevresindekileri dansa çağırır ve Bolero başlar.Kararlı tempoda, sınırlı biçimde, gene sınırlı melodi, armoni ve ritimde işlenmiş bir eserdir.

Tek değişiklik orkestra tınısındadır.Temanın her tekrarında, topluluğa yeni bir çalgı katılır ve ses bileşiminin rengini değiştirir.Sonlara doğru beklenmeyen bir modülasyonla gerginliğin birikimini boşaltır ve parça biter. Balerin Ida Rubinstein'a adanan ve ilk kez 1928'de Rubinstein'in Paris'teki resitalinde halka sunulan eser, ilk günden beri büyük ilgi toplamıştır.

Ravel, tek bir melodiden oluşan parçada, değişen orkestra renklerini kullanan ve alçaktan başlayan ses düzeyini 16 dakika içinde en yükseğe ulaştıran yorumu ile usta, cesur ve büyük bir besteci olduğunu kanıtlamıştır. Bolero, ilk kez bir klasik müzik parçasının plak dünyasında best-seller olmasını sağlamıştır.

TİN
VİDEOSU İÇİN TIKLAYIN

5 Mart 2010 Cuma

2010 YAZININ MODASI...



2010 yaz modasında 80’lerin başı moda oluyor. Moda renk modasını kaybetmeyen beyaz.. Blazer ceketler ve trençkotlar yine vitrinleri ve dolayısıyla hanımların vücudunu süsleyecek. Beyazın dışında su yeşili, sarı renklerin tonları da alabildiğince kullanılacak.

Elbeseler yine moda. Uzun ve renk renk desen desen elbiseler giyim zevkinize ve vücut tipinize göre hanımları bekliyor. Elbiselerde fırfırlar yine ön plana çıkarılıyor. Buruşuk görünümlü, rahatlığı öne çıkaran modeller hem gece hem gündüz için kadınların hizmetine sunuluyor.

Ayakkabılarda ise, apartman topuklara dönüş var. Bunun dışında rahatlıkla kullanılabilen parmak arası sandaletler de revaçta olacak.

Çantalarda bir zamanların modası zincirler geri dönüyor. Bunun yanı sıra kot kumaşlarla yapılan çantalar ve torba görünümlüler özgürlüğün bir ifadesi olarak, hanımların kollarını ve omuzlarını süsleyecek. Kemerler kalın olarak hanımların bellerinde inceliği ve zerafeti sağlayacak.

Modası hiç geçmeyen jeanler ise yine revaçta. Hem elbise olarak, hem eteke ve şort olarak.

Modacılar bu yaz denizci formunu bol bol işleyecekler kıyafetlerinde. Beyaz ve lacivertin yanı sıra mavinin tüm tonları vitrinleri süsleyecek. Elbette şapkaları unutmamak gerekir. Beyza, mavi her renkte şapka hem kıyafetinizin tamamlayıcısı olarak, hem güneşten korunmak için bu yazın olmazsa olmazlarından...

TİN



3 Mart 2010 Çarşamba

ONLARI OLDURMEYIN, SEVMEYI OGRENIN


Bir köpeğim vardı… Adı Toby…. Uzun süre birlikte olduk. İnsanlardan görmediğim vefayı, sıcaklığı, dostluğu onda gördüm. Ne zaman tasalansam o ileri derecedeki hisleriyle koşarak yanıma gelir, yüzümü yalar, teselli ederdi her zaman…

Ne zaman bir huzursuzluk hissetse, gider köşesinde ağlardı.. Evet ağlardı. Şimdi insanlardan uzak olan o duyguları o yaşardı ve yaşatırdı. Sevgiyi paylaşır, acıları azaltırdı.

İnsanlara önerim, dostluğu, sevgiyi, sıcaklığı, neşeyi kısaca unutulmuş ne varsa her şeyi yeniden edinmek, kaybettiklerini bulmak için mutlaka bir hayvan beslemeleri.. Sevginin tadını ve kokusunu tekrar bulmaları … Yitirdikleri, değerlerine kavuşmaları için… Önce sevgi.. Sonra sevgi.. Yine sevgi… Bütün yollar sevgiden geçer. Karşılıksız, çıkarsız, koşulsuz….

Kapitalizmin bu çarkında kaybettiğiniz güzellikleri, yeniden kazanmak ve insan olmanın gereğini sevgiyle, dostlukla bulacağınızı aklınızdan çıkarmayın.

İnsanlar öyle nankör, öyle çıkarcı ve egocu olmuşlar ki, çevresinde yaşananlar, yaşanmayanlar ilgilendirmez olmuş. Hele hele hayvanlara uygulanan vahşetleri okudukça gördükçe….

Geçenlerde bir hayvanseverle kısa sohbetimizde duyduklarım beni şaşkına çevirdi. Yaşadığı site yönetimi ile mahkemelik olan bu zatın suçu ise, çevredeki kedileri doyurmak. Bulunduğu yerde –ki ekonomik düzeyi çıtanın üstünde olan insanların yaşadığı bir yer- kedileri özellikle öldürmeleri…. Neden mi? Çok fazlalar çünkü.. Gereksizler onlar için…

DEVAMI...