29 Ağustos 2009 Cumartesi

YALNIZ BIRAKIP GİTME BU AKŞAM YİNE ERKEN

Kulaklarınızın pasını silecek Türk Müziğinin çok güzel eserlerinden, duygu yüklü bir parça. Beste; İbrahim Dede Efendi'ye ait....

SIZDEN GELENLER..KUŞ TUYU, GUL DALI, DEVETABANI


Bir kuş tüyü uçtu bilmem nereden.Süzüldü nazlı bir edayla düştü ayaklarımın dibine. Küçücük bir kuş tüyü aldı götürdü beni yıllar öncesine. Çocukluğuma… Gençliğime… Bir zamanlar yaşadığım o yerlere... Tarabya sırtlarına…

Ne günlerdi yaşadıklarımız. Hepsi mazide kaldı.En çok da yüreklerimizde tatlı bir seda olarak. Dolaşıyorum şimdi bahçede. Yalın ayak geçiyorum o rengarenk çiçeklerin arasından… Ve duruyorum benim ağacımın önünde.Tırmanıyorum o günlerdeki gibi. Boğaz görünüyor gözüme.Bir de sen geliyorsun gözlerimin önüne. Boynunu sağa bükmüş, hafifçe gülümsüyorsun bana. Gamzen beliriyor yanağının sağ tarafında.Nasıl da özlemişim bu duruşunu.

Koşup sarılmak istiyorum sana, kokunu duyumsamak iliklerimde.Yok oluyorsun birden bire.Yoksun… Bomboş buralar. Senin gidişinle allak bullak oldu İstanbul’da yaşam. Çocukluğumuzun geçtiği bu ev satılık şimdi. Kim bilir kimler alacak. Her köşesine sinen anılarımızı bilmeden basıp geçecekler üzerlerine.

DEVAMI...

27 Ağustos 2009 Perşembe

VINCENT VAN GOGH

Sanatı ve hayatı birlikte yoğurmuş, çağdaş resmin öncülerinden...

VIDEO

Vincent Willem Van Gogh, 30 Mart 1853'de Hollanda'da, Brenda'nın güneyindeki Groot-Zundert köyünde doğdu. Babası yoksul bir köy papazı, annesi Cornelia ise bir çiftçi kızıydı. Ailenin Vincent'ten başka Elizabeth, Anna ve Wil adında 3 kız ve Cor ve Theo adında 2 erkek çocuğu daha vardı.

Vincent'in çocukluğu on iki yaşına kadar köyünde, yalnızlık içinde tabiatla başbaşa geçti. 16 yaşında, önce La Hayde sonra Brüksel, üç yıl sonra da Paris'te Goupil Galerilerinin satış memuru olarak çalıştı.

Kardeşi Theo ile de bu yıllarda mektuplaşmaya başladı. 1873 yılında aynı galerinin Londra şubesine geçti fakat buradan da kısa sürede ayrılıp Paris'e taşındı. Burada da galeri yöneticileri ile yaşadığı anlaşmazlıklar sonucu kovularak tekrar 1876'da İngiltere'ye döndü. Burada düşük bir ücretle Ramsgate'te özel bir okulda öğretmenlik yaptı. Noel'de ailesinin yanına döndüğünde babası gibi rahip olma tutkusuna kapıldı ve 1877'de Amsterdam Üniverstesi'nin dinadamı yetiştirme seminerine giriş sınavına girdi ama kazanamadı ve baba evine geri döndü.

37 yaşında ölen Van Gogh'un sanatı, çağdaş resim anlayışının yaratılmasında başlıca rölü oynamış, böylece kendisinden önceki çağların sağlam sanılan, doğa resminde, yansıtılmasına sıkı skıya bağlı resim geleneklerine de en etkili darbeyi indirmiştir.

Van Gogh'un iç dünyasını anladığımız Theo'ya yazdığı mektuplarından birindeki şu sözleri, sanat anlayışını açık seçik ortaya koymaktadır: ''Ben, gözlerimin önünde olanı olduğu gibi vermekten çok, boyayı kendime göre bir amaçla, anlatmak istediğimi daha bir kuvvetle dile getirmek için kullanıyorum.''

SALVADOR DALİ



Salvador Dalí 11 Mayıs 1904'de Figueras'ın (İspanya'nın Kuzeyinde Pirienelere yakın bir kasaba) bir köyünde doğdu.
6 yaşındayken menenjitten ölen erkek kardeşinden 3 sene sonra dünyaya gelmişti. 1973 de şöyle yazacaktı: 'Doğar doğmaz tapınılan bir ölünün ayak izlerinden yürümeye başladım. Beni severken hala onu seviyorlardı aslında. Belki de benden çok onu.. Babamın sevgisinin bu sınırları yaşamımın ilk günlerinde itibaren çok büyük bir yara oldu benim için.' Ona koydukları isim; ölmüş kardeşinin ismiyle aynıydı: Salvador. Ressam bu kardeşine ikiz kadar benziyordu. Anne babasının yatak odasında Velazquez'in Çarmıhta İsa resmiyle birlikte asılı olan kardeşinin resminin yaşayan bir aynasıydı. Böylece Salvador Dalí bir küçük despota dönüştü. Ailesinin dikkatini çekmek için yaptığı histeri krizleri, teatral hareketler alışılagelmiş şeylerdi.

Uzun süre, onu fetheden kızkardeşi Ana Maria'nın doğumu bile onu düzeltmeye yetmedi. Aksine zaman geçtikçe farklılığını ifade etme isteği daha dayanılmaz hale geliyordu. Hasta çocuk; 10 yaşında yaptığı ilk self-portresinin ismiydi. Bir süre sonra ilk resim kursuna başladı. Öğretmeni Juan Núñez iyi bir ressamdı; ondan karakalem çalışmayı öğrendi. Daha sonra Catalan (İspanyanın Kuzey doğusunda yaşayan Catalanca adında farklı bir dil konuşan insanlara verilen isim) empresyonist ve realistlerini tanıdı. Daha sonra Kübizm ve Juan Gris'i keşfetti. 20'li yılların başında Madrid San Fernando Akademisine başladı. Ancak anarşist hareketleri nedeniyle okuldan atıldı ve bir süre Girona'da tutuklu kaldı. (1923) Daha sonra tekrar okula kabul edilse bile 1926'da tamamen atıldı.

Bunu takip eden yıl Paris'te Picasso'yla tanıştı. 10 yıl sonra Londra'da Stefan Zweig onu Sigmund Freud'a tanıttı. 1923'te Madrid'de Luis Buñuel ve García Lorca ile tanıştı. Dalí böylece değişti. Görünümüyle de. Başlangıçta ki uzun saçları; ağzından hiç düşmeyen piposu daha sonra kısacık biryantinli saçlı spor kıyafetli asık suratlı birine dönüştü. Günlük yaşamı; entelektüel bir söylemin ve lüks bir yaşamın çevresinde dönüyordu. Buñuel'le 'Bir Endülüs Köpeği' filmini sahneye konmasına yardımcı oldu. Ama. Buñuel.'i dinsizlikle suçlayarak ikinci bir filmden uzak durdu. Buna karşın García Lorca'yla çok yakın bir arkadaşlığı oldu. 1925-36 yılları arasında uyumlu bir dostlukları oldu. Kadınlar pek ilgisini çekmiyordu. Onlar “sadece erotik fantezileri için gerekli”ydiler.

Dali’nin fikrini değiştiren olay 1926’da Gala’yla tanışmasıyla gerçekleşti. Gala; bir Rus avukatın kızı ve sürrealist şair Paul Eduard'ın eşiydi. Onu ilk defa Cadaquez'de Akdeniz'in Catalan kıyısında Hotel Miramar'ın karşı terasında gördüğünde eşiyle beraberdi. Ertesi gün saat 11'de plajda buluşmak üzere sözleştiler. Dali bu olayı tamamen sembolik bir biçimde hazırlamaya karar verdi. Soyundu. Elbiselerini, göğüs uçlarını, kıllarını, göbek deliğini ve esmerleşen tenini gösterecek şekilde kesti, katladı. Boynuna inci bir kolye, kulağına bir kırmızı bir sardunya taktı. Traş olurken yaralanmasından esinlenerek kendi kanını süründü. Bunu balık kuyruğu, keçi gübresi ve yağla karıştırdı. Ama pencereden Gala'yı, özellikle de çıplak bronzlaşmış sırtını görünce, bu ölümcül ritüele son vererek üzerindeki partallığı ve bu vebalı tutkuyu soyunmaya karar verdi. Birkaç ay sonra tamamen aşık olarak birlikte yaşamaya başlayacaklardı. Ve o andan itibaren Gala; Dali için bir aşık, bir arkadaş, esin perisi ve model (ilk defa profilden Gran Mastrubador'da gözükür), danışman ve herşeyin ilersinde varlığının yöneticisi olacaktır. Port Lligat'de hayatlarının evlerini kurdular. İlk önce İspanya İç Savaşı’ndan daha sonra Dünya Savaşından kaçmak için tüm dünyayı gezdiler.

Devamı
http://www.turkiyeinternette.com/haber/594-yazar-arressam-unlu-ressam-salvador-dal-ve-yaami.html
...

26 Ağustos 2009 Çarşamba

v4shf6wbdz

v4shf6wbdz

BOZBURUN....



http://www.turkiyeinternette.com/eksayfa/tatil_yerleri_bozburun.html

VAROLUS SEBEBIN OLACAK...

Öğretmek için öğrenmek gerek. Öğrenmek içinse, araştırmak, okumak, dinlemek, görmek gerekir. Başkalarına bir şeyler öğretmek, yaşama bir katkı sağlamak istiyorsan, önce öğreneceksin.

Varoluş sebeplerinden biri olacak, öğrenmek… Ben bilirim demeyeceksin, bilmediğini de bileceksin.Öylesine geldik bu dünyaya, böylesine gideceğiz demeyeceksin. Hep öğrenmek için çabalayıp, sevmek için mücadele edeceksin. Kapıları zorlayacaksın.. Yaşamın kapılarını… Asla pes etmeyeceksin, yaşam mücadelesinde… Bu dünyayı ben mi değiştireceğim, deyip bir köşeye çekilmeyeceksin. Haksızlıklara, yalanlara, yanlışlara karşı koyacaksın ki, insan olmanın anlamı olsun. Günlük zevkler içinde hayatı umursamazlık etmeyeceksin. Kirlenmeyeceksin. Temiz kalmak için çalışacaksın.

Hayat sana bir kere sunuldu. Bunu boş şeylerle geçirmeye hakkın yok senin. Yanında olup bitenden haberdar olacaksın. Amacın, magazin olmamalı, bıgün yemek yarışmasında ne olacak, kim kimi aldatacak, kim kiminle çıkmış gibi göz boyayan programlardan uzak duracaksın. Düşüneceksin. Çünkü sen düşünen bir hayvansın. Seni diğer hayvanlardan ayıran özellik bu.. Unutmayacaksın.

Kürt açılımı neymiş? Demokrasi elden gidiyormuş? Cumhuriyetin temeli sarsılmaya çalışılıyormuş? Ülke bölünüyormuş .. Bana ne, ben yaşamama bakarım demeyeceksin. Unutma senden sonra senin nesillerin yaşayacak bu ülkede… Boşverme… Katıl… Sen de katıl.. Düşünen, üreten insanların içine ki, sayı artsın.. Katıl ki, bu ülkenin, bu dünyanın bir varlığı olduğunu ispatla.

DEVAMI...

25 Ağustos 2009 Salı

REGL DONEMI VE KADIN...

Regl dönemi pek çok kadın için kabusa dönüşebiliyor. Kimi kadın kolay atlatııyor, kimi kadıın ise güçlükle. Genellikle bu dönemde kişide gözle görülür ve de psikolojik olarak çöküntüler görülebiliyor.İkinci bir kişiliğe bürünebiliyor kişi. Hormon dengesinin değişmesi; kadında hoşgörüyü, sabrı alıp götürüyor. Bunlar ruhsal olanlar. Bunun dışında kadında başağrısı, şiddetli karın ağrısı, uykusuzluk ya da tam tersi uyku durumu, halsizlik, kilo kontrolsüzlüğü gibi yan etkiler oluşabiliyor. Kimi kadın bunu en asgari derecede yaşarken kimi kadın ise, tüm bunları yoğum olarak yaşıyor ve adeta o dönemde yaşama küsüyor.


Pek çok evliliklerdeki kavgaların bir çoğu bu dönemlere rastlar. Kadunun tahammülsüzlüğü ve hassasiyeti nedeniyle sonu kötü biten kacgalara kadar gidebilir.

Uzmanlar bu duruma adet Öncesi Gerginlik Sendromu adı veriyor ve durumun eğer kişiyi normal aktivitelerinden, işinden, eşinden etkilemiyorsa önemli olmadığını ancak rahatsızlık verici boyutlarda oluyorsa ciddi olduğunu belirtiyorlar

devamı..